Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti ve Müslüman Dünyada Modernleşme Sürecine Said Nursi’nin Bakışı Etkinlik


Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti ve Müslüman Dünyada Modernleşme Sürecine Said Nursi’nin Bakışı Özet

 

18. Yüzyıldan itibaren Müslüman Dünya, Osmanlı Devleti ve Kürdistan coğrafyası özelinde modernleşme, ekonomik ve siyasi boyutları itibariyle batılı güçlerin doğrudan ya da dolaylı kolonizasyonuna dayalı olarak ortaya çıkmış, “bağımlı” bir dönüşüm sürecini ifade eder. Bu süreçte, söz konusu üç halkada da ekonomik açıdan geçime dayalı tarım ekonomisi, siyasi açıdan otokrasi ve zihniyet açısından elitist pozitivist düşünce hükmetmiştir. Bu bağımlı geliş(eme)me sürecine bilgi ve değer boyutlarında çok güçlü bir sekülerleşme süreci ve dayatması eşlik etmiştir. Kürdistan bölgesinde geleneksel eğitim kurumları olan medreseler ve medreseli sınıfı sosyo-politik statüsünü giderek yitirirken, aşiret kimliği, Ermenilerle çatışma, Tanzimat sonrası idari merkezileşmenin yerel elitler nezdinde ürettiği merkezkaç etkiler, misyonerlik faaliyetleri ve Kürt ulusal kimliğinin yetersizliği, Kürtlerle Osmanlı devleti arasındaki ilişkileri kırılganlaştırırken ekonomik az gelişmişlik, kitlesel cehalet ve iç barışın yokluğu, büyük bir kaos üretmiştir. Osmanlı devleti ise, Britanya İmparatorluğunun Rusya’ya karşı yürüttüğü “denge siyaseti” sayesinde varlığını sürdürürken, kapitalist üretim ilişkilerinin Osmanlı devletini kaynaklarına el konmasını önleyememiş aynı zamanda Batılı ürünler için büyük bir Pazar haline gelmiştir. Osmanlı siyasal eliti, Batılı kolonyalizm karşısında politik birliği sağlamak için beka siyasetinin merkezine devleti koymuş, Osmanlıcılık ve İttihad-ı İslam siyasetlerini de bunun kullanışlı araçları olarak benimsemiştir. Geniş Müslüman dünyası hemen bütünüyle doğrudan kolonyalizmin etkisi altında, İslam’ın birleştirici tahayyülünü bile “bir”lik unsuru haline dönüştürememiştir. Bunun devamında Cumhuriyet modernleşmesi her alanda Batılı modernleşmeyi modellemiştir. Türkiye Cumhuriyeti sosyo-politik ve kültürel bir tasavvurun devlet gücüyle yürütülen bir projesi olarak Batılılaşma yoluyla topyekûn sekülerleşmeyi tercih ederken, İslam’ın tüm sosyo-politik görünümlerini kriminalize etmiş ve ülkeyi pozitivist bir anıt-kabir haline getirmiştir.

Bu topyekûn dönüşüm sürecinde Kürt-Osmanlı-Türkiyeli ve Müslüman bir kanaat önderi olarak Said Nursi’nin ortaya koyduğu fikirler ve davranış pratiği, sui generis niteliğiyle belirginleşmektedir. Said Nursi’nin Medreset-üz Zehra, Meşrutiyet-i Meşrua ve “dindar” Cumhuriyet ile esma-i hüsna temelinde yeniden inşa edilmiş ve kişisel bilinç düzeyinde bireyi aktifleştiren bilgi ve moralite perspektifine dayanan Müsbet Hareket anlayışı ve İnsaniyet-i Kübra kavramlaştırması modernleşmenin sekülerleştirici ve kolonizasyona dayalı etkileri karşısında, İslam’ın bu yorumuyla modernliğin dönüştürülmesine dayalı bir “insani gelişme perspektifi” üretmiştir. Bu sunumda bu yaklaşımın tazammunlarını ve günümüz için sunduğu imkanları tartışacağım.

 

 

Çalıştay kaydının tamamına ulaşmak için tıklayın.